Toplam 8 adet sonuctan sayfa basi 1 ile 8 arasi kadar sonuc gösteriliyor

Konu: Faturadan sonra irsaliye düzenlenmesi

  1. #1
    Üye
    Üyelik tarihi
    02.Ekim.2007
    Nereden
    Düzce
    Mesajlar
    69


    Kereste Atölyesi faaliyetinde bulunan bir mükellefim pazarlığını yapıp malını sattıktan sonra faturasını kesip parasını aldı .Alıcı malını zamanında almadı ve daha sonra3 ay sonra depodan aldığında kesmiş olduğu faturaya istinaden sevk irsaliyesi düzenlenir mi ? yardımcı olursanız sevinirim.

  2. #2
    Yeni Üye
    Üyelik tarihi
    04.Eylül.2007
    Nereden
    Ankara
    Mesajlar
    9
    irsaliye üzerine fatura tarihi ve numarasını yazarak düzenleyebilir
    yaradılanı sev yaradandan ötürü..

  3. #3
    Üye
    Üyelik tarihi
    02.Ekim.2007
    Nereden
    Düzce
    Mesajlar
    69


    fatura tarihinden sonra süre sınırı varmı dır? Açıklayıcı kanun maddesi var mı?

  4. #4
    Yeni Üye
    Üyelik tarihi
    04.Eylül.2007
    Nereden
    Ankara
    Mesajlar
    9
    tersi durumda 7 günlük süre var fakat bu ayrı bir işlem .
    mükellef henüz teslim etmemiş olduğu bir ürünü matrahına dahil ederek üç ay önceden hem kdv sini hemde vergisini üstlenmiş oluyor.
    faturaya da irsaliyeyede teslime ilişkin not düşüldüğü sürece hiçbir sorun doğmaz.
    Önemli olan husus fiili sayımlarda bu faturaya ilişkin verilerin envantere dahil edilmemesi
    yaradılanı sev yaradandan ötürü..

  5. #5
    Müdavim Üye
    Üyelik tarihi
    18.Ağustos.2007
    Nereden
    İstanbul
    Mesajlar
    381
    sayın Erkan ZORLU
    fatura normal şartlarda malın teslimi veya hizmetin ifasından itibaren azami 7 gün içinde düzenlenmelidir, ancak yanlış hatırlamıyorsam malın tesliminden öncede fatura düzenlenebilir ama malın daha sonra gönderileceği serhini faturada belirtmeniz gerekir bununla ilgili yasal düzenlemeyi bulabilirsem göndercem
    kolay gelsin

  6. #6
    Müdavim Üye
    Üyelik tarihi
    15.Mart.2007
    Nereden
    Ankara
    Mesajlar
    3,166


    20 Nisan 2005

    Dr. Murat Ceyhan

    Bilge Adam Kurumsal
    Business Solutions Leader
    murat.ceyhan@bilgeadam.com

    <B style="mso-bidi-font-weight: normal">HUKUKİ SONUÇLARI AÇISINDAN FATURA DÜZENLEME ZAMANI[/B]

    Peki alıcının faturayı erken istemesi yani malın teslimi ya da hizmetin ifası tamamlanmadan talep etmesi olanaklar dahilinde midir? Bu duruma ilişkin düzenleme ya da açıklama Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 10. maddesinde saklıdır. İlgili maddenin b bendi şu şekildedir;

    “Malın tesliminden ya da hizmetin yapılmasından önce fatura veya benzeri belgeler verilmesi hallerinde, bu belgelerde gösterilen miktarla sınırlı olmak üzere fatura ya da benzeri belgelerin düzenlenmesi”

    K.D.V.’yi doğuran olayların anlatıldığı K.D.V.K.’nun 10. maddesinde bu hükmün yer alması malın tamamının teslimi ya da hizmet ifasının tamamen sona ermesinden önce de fatura kesilebileceği anlamına gelmektedir. Bu hüküm, fatura veya benzeri belgelerin malın tesliminden veya hizmetin ifasından önce de düzenlenebileceği anlamına gelmektedir. Söz konusu hüküm, V.U.K. hükümleri ile çelişmekte ise de hukuktaki temel prensibin hükümler açısından özelin geneli, yeninin eskiyi değiştirdiği yönünde olduğu bilinmektedir. Burada birbirini tamamlayan 2 temel kanundan söz edildiğine göre, söz konusu 2 hükmün birlikte değerlendirilmesi gerektiği açıktır. Zira mükellefleri erken fatura kesimine zorlamak mümkün olmadığı gibi bazı karışıklıkların yaşamaması adına ideal olan fatura kesimi için tamamen teslimi veya ifayı beklemektir. Nitekim aynı kanun maddesinin a bendinde, katma değer vergisinin doğması için esas itibariyle KDV’ye tabi malın teslim edilmesi veya KDV’ye tabi hizmetin tamamlanması gereği ifade edilmiştir. Bu konudaki marjinal görüşlerden bir tanesi değerli vergi hukukçusu Yılmaz Özbalcı tarafından dile getirilmiştir. Sn. Özbalcı, malın tesliminden veya hizmetin ifasından önce fatura kesilebileceğini esastan reddetmekte, hatta böyle bir işlemin naylon fatura düzenlenmesi anlamına geleceğini ifade etmektedir. Yukarıda faturanın tamamen teslim ya da ifadan önce kesilmesi durumunda bazı karışıklıkların yaşanabileceği belirtilmişti. Şimdi bu karışıklıkların neler olabileceğini inceleyelim;
    Yargıtay’ın görüşü yalnızca faturanın alacak hakkı doğurmadığı yönündedir. Faturayı düzenleyen tacir aradaki ilişkiyi ve malın teslimini de kanıtlamalıdır. (11. HD, 03.04.1978 tarih, E:1978/1788, K:1978/1687)

    Hukuki açıdan fatura kesilmiş olmasına rağmen, gerçekte mal teslimi yapılmamış veya hizmet tamamlanmamış ise faturanın delil olabilme niteliğinden yararlanabilmek mümkün olmadığı gibi, alıcının KDV hariç, fatura bedeli kadar borçlandığını söylemek de mümkün değildir. Zira sadece faturanın tebliğ edilmesi ve tebliğden itibaren sekiz gün içinde itiraz edilmemesi, sözleşmesel ilişkinin varlığının kanıtı olmadığı gibi, malın teslimi veya hizmetin görüldüğünün de kanıtı değildir. Bu nedenle sözleşmesel ilişkinin inkârı halinde faturayı düzenleyen kimsenin bu ilişkinin varlığını ve malın teslimi veya hizmetin tamamlandığını kanıtlaması gerekmektedir. Erken kesilmiş fatura muhatabının dikkatli ve tedbirli olması gerekir. Her ne kadar Yargıtay kararlarında, faturada yazılı malların teslim edildiğini ispat yükü satıcıdadır (faturayı düzenleyendedir) denilse de (Yargıtay 11. HD, 16.03.1998 tarih, E:1998/199, K:1995/1772 sayılı kararı), sözleşme ilişkisinin sabit olduğu durumlarda faturanın kendisine tebliğ edildiğini kabul eden muhatap, faturaya süresinde itiraz etmezse veya mal bedelini ödediğini ispat edemezse mal bedelinden sorumlu olacaktır. (Yargıtay 11. HD., 06.02.1998 tarih, E:1997/10728, K:1998/509)

    Faturanın normal olarak mal tesliminden veya hizmet intikalinden sonra düzenlenmesi ve gönderilmesi gerekmektedir.

    Erken kesilmiş faturadaki KDV fatura kesimine bağlı olarak doğduğuna göre, böyle bir faturayı kabul eden alıcı fatura üzerindeki KDV’nin mevcudiyetini reddedemez. En azından KDV tutarı kadar satıcıya borçlanmış olur. Fakat henüz malı teslim almadığı veya hizmeti tamamlanmadığı için, mal veya hizmet bedeline ilişkin borcunun bulunmadığını ileri sürebilir veya borcunu kabul edip, fatura içeriği malın teslimini veya hizmetin yapılmasını talep hakkına sahip olabilir. Ancak alıcı faturayı kabul etmez ise, KDV tutarı kadar dahi borçlandığı ileri sürülemez. Satıcı ise, faturanın alıcı tarafından kabul edilmesi koşuluyla sadece erken kestiği faturanın KDV’si kadar alacaklanır. Mal veya hizmet bedelini talep hakkı ise ilgili malı teslimine veya hizmeti yıpranmasına bağlıdır.

    Malın tesliminden veya hizmetten önce düzenlenmesi halinde, yukarıda da açıklandığı üzere, karmaşık hukuki sonuçlara neden olmaktadır.

    Erken kesilmiş faturalara ve benzeri belgelere ilişkin KDV’nin durumu çok nettir. KDV Kanunu’nun 10/b maddesi uyarınca faturanın kesildiği ay itibariyle KDV doğmuştur. Satıcı bu KDV’yi söz konusu aya ilişkin KDV beyannamesinde hesaplanan KDV olarak göstermek zorundadır. Buna mukabil alıcı KDV’nin doğmuş ve belgeye bağlanmış olması nedeniyle, söz konusu belgeyi resmi defterine (yevmiye defterine) yazarak, deftere yazdığı ay itibariyle (takvim yılı aşılmamak koşuluyla) KDV indirim hakkını kullanabilir. Fatura kesimi ile birlikte KDV doğduğu için, faturanın kabulüne bağlı olarak KDV tutarı, satıcı açısından alacak, alıcı bakımından ise borç niteliği taşır.

    Konuya ilişkin ek bir bilgi vermek gerekirse; 24 Aralık 2003 Tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulu’nun E: 2001/1, K:2003/1 sayılı kararında, özet olarak, Taraflar arasında yazılı şekilde yapılmamış olmakla birlikte geçerli sözleşme ilişkisinden doğan uyuşmazlıklarda faturalara (bedelin belli bir sürede ödenmemesi halinde vade farkı ödenir) ibaresinin yazılarak karşı tarafa tebliği ve karşı tarafça T.T.K.’nun 23/2. maddesi uyarınca sekiz gün içinde itiraz edilmemesi halinde bu durum sadece fatura münderecatının kesinleşmesi sonucunu doğurup vade farkının davalı yanca kabul edildiği ve istenebileceği anlamına gelmeyeceğine karar verilmiştir.

    Söz konusu kararın sonuç bölümünde konu şu şekilde tartışılarak sonuca varılmıştır “fatura düzenleyen tacirin T.T.K.'nun 23. maddesinin 2. fıkrasındaki karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili olarak düzenlenmesi gerekmektedir.

    Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. T.T.K.'nun 23. maddesinin 2. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. T.T.K.'nun 23/2. maddesi gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura münderecatının doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir………………………

    Sonuç olarak, karışıklıkların yaşanmaması, hukuki boşluklara düşülmemesi ve V.U.K. hükümlerine uyulması adına; faturanın satıcı tarafından düzenlenmesi için, müşteriye bir mal satmış olması veya bir hizmet sunmuş olması, müşterinin de bu malı almış veya hizmetten yararlanmış olması gerekmektedir. Böyle bir yaklaşım mevzuata tam olarak uyduğu gibi alıcının haklarının netleşmesi açısından da önemlidir.
    &lt;&lt;HaYaT&gt;&gt; Umudum Kendimde...

  7. #7
    Müdavim Üye
    Üyelik tarihi
    15.Mart.2007
    Nereden
    Ankara
    Mesajlar
    3,166
    Faturanın, Malın Tesliminden Önce Düzenlendiği Hallerde Sevk İrsaliyesi Düzenleme Esasları Nelerdir? Satılan mallara ilişkin faturaların, malın tesliminden önce düzenlendiği ve malın daha sonra sevk edildiği durumlarda; faturayı düzenleyenler, malın daha sonra sevk edileceğini faturada belirtmelidirler.
    Bunun yanısıra, faturada bulunması gereken malın teslim tarihi ve irsaliye numarası ise; malın tesliminden sonra, alıcı ve satıcı tarafından kendilerinde kalan sevk irsaliyesi asıl ve suretinden yararlanılmak suretiyle faturaya şerh verilecek ve böylece fatura ve sevk irsaliyesi arasında uyum sağlanacaktır.
    &lt;&lt;HaYaT&gt;&gt; Umudum Kendimde...

  8. #8
    Müdavim Üye
    Üyelik tarihi
    18.Ağustos.2007
    Nereden
    İstanbul
    Mesajlar
    381


    VERGİ USUL KANUNU GENEL TEBLİĞİ (SIRA NO:173) (*)
    <DIV align=justify>Bazı vergi kanunlarında değişiklikler yapan ve 11 Aralık 1985 tarih, 18955 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, 3239 sayılı kanunla 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun değerleme ve amortisman hükümlerinde yapılan değişiklikler ile aynı Kanunun bazı maddelerinin uygulanması sırasında tereddüt konusu olan hususlar aşağıda açıklanmıştır.


    A - DEĞERLEME VE AMORTİSMAN HÜKÜMLERİNDE YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER


    1 - 3239 sayılı Kanunun 22 nci maddesi ile, Vergi Usul Kanunu'nun borçların değerlemesine ilişkin 285 inci maddesine son fıkra olarak; "Alacak senetlerini değerleme gününün kıymetine irca eden mükellefler borç senetlerini de aynı işleme tabi tutmak zorundadırlar." hükmü eklenmiştir.


    Bilindiği gibi, Vergi Usul Kanununda alacak ve borçların değerlemesinde aynı esaslar kabul edilmiştir. Alacak veya borçlar esas itibariyle mukayyet değerle değerlenmekte ancak vadesi gelmemiş senede bağlı alacak ve borçların değerlemesinde, banka, banker ve sigorta şirketleri dışındaki mükellefler, reeskont uygulama konusunda seçimlik hakkına sahip bulunmaktadırlar.


    Vergi Usul Kanununda, belirtilen esaslar aynı olmakla beraber alacakların değerlemesi 281, borçların değerlemesi 285 inci maddelerde ayrı ayrı hükme bağlandığından, mükelleflerce vadesi gelmemiş senede bağlı alacaklar, değerleme gününde reeskonta tabi tutulurken, borç senetlerinin aynı işleme tabi tutulmaması Kanun değişikliğine kadar mümkün bulunuyordu.


    Bu defa, Vergi Usul Kanunu'nun 285 inci maddesine eklenen yeni fıkra ile 1.1.1986 tarihinden itibaren, vadesi gelmemiş alacak senetlerini değerleme gününün kıymetine irca eden mükelleflerin, vadesi gelmemiş borç senetlerini de aynı işleme tabi tutmaları mecburiyeti getirilmiştir.


    2 - 3239 sayılı Kanunun 37 nci maddesi ile, Vergi Usul Kanunu'nun 313 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan iktisadi kıymetlerin amortismana tabi tutulmayarak doğrudan doğruya gider yazılabilecek miktarına ilişkin 5.000,- liralık had 100.000.- liraya yükseltilmiştir.


    Buna göre, 1.1.1986 tarihinden sonra iktisap edilen ve değeri 100.000,- lirayı aşmayan peştemallıklar ile işletmede kullanılan ve değeri 100.000,- lirayı aşmayan alet, edevat, mefruşat ve demirbaşlar amortismana tabi tutulmayarak doğrudan doğruya gider yazılabilecektir.


    Ancak, eskiden olduğu gibi iktisadi ve teknik bakımdan bütünlük arz edenlerde bu had topluca dikkate alınacaktır.


    Değeri 100.000,- liranın altında olsa dahi 1.1.1986 tarihinden önce iktisap edilip aktifleştirilerek amortismana tabi tutulan iktisadi kıymetlere, artırılan bu yeni haddin uygulanması mümkün bulunmadığından, tamamen itfa oluncaya kadar amortisman ayrılmasına devam edilecektir.


    B - İŞE BAŞLAMA BİLDİRİMİ İLE İLGİLİ AÇIKLAMALAR:


    167 sıra sayılı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde açıklandığı gibi vergi mükelleflerinin işe başlamadan önce ilgili vergi dairelerine işe başlama dilekçelerini vererek bildirimde bulunmaları gerekmektedir.


    Uygulamada şirketler ile nakliyecilik faaliyetinden dolayı mükellefıyet tesis ettireceklerin hangi tarihten itibaren işe başladıklarının kabul edilmesi gerekeceği hususunda tereddütler bulunması nedeniyle aşağıdaki açıklamalarına yapılması gerekli görülmüştür.


    a) Ticaret siciline tescili müteakip tüzel kişilik kazanacak şahıs veya sermaye şirketleri, ticaret siciline kaydolunmadan önce veya ticaret siciline kaydolunmak üzere müracaat edildiği gün;


    b) Ticari plakalı nakil vasıtası sahipleri;


    – Taşıtın, faturalı olarak plakasız yeni satın alınmasında, trafik şube veya bürolarına tescil ettirilmeden önce,


    – Taşıtın plakalı olarak elden noter senedi ile satın alınmasında, noter senedinin yapılmasından önce veya noter senedinin yapıldığı gün,


    İşe başlama bildiriminde bulunacaklardır.


    Yazılı bildirimler bizzat ilgili vergi dairesine yapılabileceği gibi bildirimin posta ile taahhütlü olarak gönderilmesi de mümkündür. Bu takdirde bildirmenin postaya verildiği tarih vergi dairesine verilme tarihi kabul edilecektir.


    Bu bildirimler üzerine vergi dairesince mükellefiyet tesis edilerek hesap numarası verilecektir. Mükellefiyet tesisinden sonra, ticaret siciline tescilin yapılmamış olması veya yukarda belirtilen hususların gerçekleşmemesi ve ayrıca mükellefiyeti gerektirecek bir durunıun da mevcut olmaması halinde ilgililer vergi dairesine yeniden başvurarak mükellefiyetlerini terkin ettireceklerdir.


    C - BELGE DÜZENİNE İLİŞKİN OLARAK UYGULAMADA ORTAYA ÇIKAN TEREDDÜT KONUSU HUSUSLARLA İLGİLİ AÇIKLAMALAR VE YENİ DÜZENLEMELER:


    1 Bilindiği üzere, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 230 uncu maddesinin 5 numaralı bendi 3239 sayılı Kanunun 19 uncu maddesi ilc değiştirilmiş bulunmaktadır. Daha önce yayımlanan 167 sıra sayılı Vergi Usul Kanunu Genc1 Tebliğinin 6 ncı maddesinde bu değişikliğc ilişkin olarak yapılan açıklamalarda etraflıca izah edildiği üzere; satılan malın alıcıya teslim edilmek üzerc satıcı tarafından taşındığı veya taşıttırıldığı hallerde satıcının; teslim edilen malın alıcı tarafından taşınması veya taşıttırılması halinde alıcının, taşınan veya taşıttırılan mallar için sevk irsaliyesi düzenlemesi ve taşıtta bulundurulması şarttır.


    Aynı müessesenin muhtelif şube veya kısımlarından herbiri, ayrı ayrı irsaliye kullandığı takdirde bu irsaliyelere şube veya kısımlarına göre şube veya kısmın, isimlerinin yazılması veya özel işaretle seri tefriki yapılması zorunludur. İrsaliyelerin mürekkeple, makina ile vcya kopya kurşun kalem ile doldurularak en az bir asıl bir örnek olarak düzenlenmesi, birden fazla örnek düzenlendiği takdirde, her birine kaçıncı örnek olduğunun işaret edilmesi gerekmektedir.


    En az iki nüsha olarak düzenlenecek sevk irsaliyesinin bir nüshası alıcıda, diğer nüshası ise satıcıda kalacaktır. ,


    İrsaliyelerde gönderilen malın nev'i ve miktarı ile satıcının veya malı sevk edenin; adı, soyadı, varsa ticaret unvanı, adresi, bağlı bulunduğu vergi dairesi ve hesap numarasının; müşterinin adı, soyadı, ticaret unvanı, adresi, varsa vergi dairesi hesap numarasının (mükellefin diğer işyerine veya satılmak üzere bir alıcıya gönderildiği hallerde malın kime ve nereye gönderildiğinin) bulunması ve bunların satıcı tarafından imzalanması icap etmektedir.


    Öte yandan, alım-satımın çeşitli şekillerine göre irsaliye ile ilgili olarak yapılacak işlemler aşağıda ayrı ayrı açıklanmıştır.


    a) Alıcıların kimler olacağı ve ne miktarda mal alacakları belli olmayan ve alıcılara iş yerlerinde teslim edilmek üzere, satıcı tarafından kendi nakil vasıtası ile mal gönderilmesi halinde; nakil vasıtasına yüklenen tüın mallar için tek bir sevk irsaliyesi düzenlenmesi ve düzenlenen sevk irsaliyesinin müşterinin adı ve adresi bölümüne "Muhtelif Müşteriler" ibaresi ile nakil vasıtasının plaka numarası ve sürücünün veya araçta bulunan satışa yetkili kimsenin. adının yazılması mümkündür. Bu tür sevk irsaliyesi ile alıcılara gönderilen ve alıcının talep ettiği miktarda teslim edilen malların faturaları malın teslimi anında düzenlenecek ve bu faturalara sevk irsaliyeşinin numarası kayıt edilecektir. Ayrıca, her satış için sevk irsaliyesi düzenlenmeyccek, ancak, faturaya işyerinde teslim edildiğine ilişkin şerh verilecektir.


    Bu şekilde düzenlenmiş sevk irsaliyesi ile sevk edilen mallar için on günlük süre beklenilmeksizin faturanın malın teslimi anında düzenlenmesi zorunludur. Perakende satışlarda ise perakende satış fişinin malın teslimi anında düzenleneceği esasen tabiidir.


    Bir işyeri ve deposu bulunmadan pazar takibi veya köy-köy kendi namına taşıtıyla emtia satan kimselerin yukarıda belirtildiği şekilde sevk irsaliyesi düzenlemeleri vc taşıtlarında bulundurmaları, malın teslimi anında ise fatura veya perakende satış fişi düzenlemeleri gerekmektedir.


    Diğer taraftan, faturanın malın teslimi anında düzenlenmesi şartıyla önceden tek bir sevk irsaliyesi düzenlenebilmesi imkanı tanınan mükelleflerin, faturayı anında düzenlemeyip daha sonra on günlük süre içinde düzenlemek istemeleri halinde belirtilen kolaylıktan yaralanmaları mümkün bulunmamaktadır. Bu takdirde genel esaslara göre malın sevki anında her alıcı için ayrı birer sevk irsaliyesi düzenlenmesi gerekmektedir.


    b) Mükelleflerin faaliyetlerine ilişkin olarak işyerlerinde kullanılmak ve tüketilmek amacıyla satın aldıkları (Kırtasiye, büro ve temizlikmalzemeleri, yemek, ekmek gibi) ufak hacimli ve değeri 100.000,- lirayı aşmayan malları taşımaları veya taşıttırmaları halinde bu mallara ait faturanın taşıma esnasında taşıtta bulundurulması ve faturanın üzerine "Bu mallar için sevk irsaliyesi düzenlenmemiştir." şerhinin verilmesi şartıyla ayrıca sevk irsaliyesi aranmıyacaktır.


    c) Satılan mallara ilişkin faturaların malın tesliminden önce düzenlendiği ve malın daha sonra sevkedildiği durumlarda; faturayı düzenleyenler faturada malın daha sonra sevk edileceğini belirteceklerdir. Faturada bulunması gereken malın teslim tarihi ve irsaliye numarası ise malın tesliminden sonra alıcı ve satıcı kendilerinde kalan sevk irsaliyesinden faydalanarak faturaya şerh verecekler, fatura ve sevk irsaliyesi arasındaki uyumu sağlayacaklardır.
    kolay gelsin

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •